Akşam evime geldiğimde mutlu bir yuvam olsun..
Genelde bu cümle erkeğin yorgun olduğu ve sorunlar yaşadığı bir sürecin tezahürüdür..
Çok kullandığımız tesbitlerimizden ” acımasız kapitalist koşulların yarattığı erkek modelinin çırpınışlarını” anlatan durumun devamı, evdeki beklentidir..
Çünkü ev aslında yorgunluğun atılmak istendiği ve biraz kafayı bulduğunda aslında kendisinin ne kadar haklı olduğunu sabırla dinleyip hakverecek bir mercinin bulunduğu yerdir.. O merci de evdeki “karı”dır..
Bu koşullar olmasaydı erkek, beyaz şıpıdık terliklerini ayaklarına geçirip, standart erkeğin aklının karıştıracak deodorantları vücudunun belli bölgelerine sıkıp yedirerek kendisini apartman dairesinde salonda kurulmuş bir çilingir sofrasının eşliğinde ağırlayacak kadını tercih ederdi..
Tabii ki yemeğin sonunda küçük ve karartılmış bir odada her şeye rağmen kazanılmış bir şehvet savaşının kahramanı olma ödülünü kazanarak..(Ya da öyle sanarak)
Ve finalde yine de “geç oldu kalkiyim” deyip telaşla evin yolunu tutardı tabii ki..
Beyaz şıpıdık terlikli kadın çilingir sofrasını toplayıp evi havalandırırken, evdeki merci gecenin ilerleyen saatlerinde kavgaya mahal vermemek maksadıyla çoktaaan uyuma moduna geçerdi bile.. Çünkü o saatte gelen kocayla kavga etmeyi göze almak gemileri batırmak anlamına gelebilirdi ve bu rahatın bozulması tablosunu yaratabilirdi..
İki kadın da, sahip olduğu durumlarla mutlu gibiydi..
Erkek ise ne kadar güçlü olduğu ve hayatı yönettiğini sandığı bir salaklığın kafesinde şakıyan bir bülbül olduğunu göremeyecek kadar kördü aslında..
Diğer kocalar veya sevgililerle kendini kıyaslama yalanı..
Erkekler benzer durumlarda ilişki yaşayan hemcinsleriyle ilgili sırları sıkıştıkları anda birden faş etme konusunda sıklıkla hata yaparlar… Sözgelimi aldatmayla ilgili bir sorun yaşadıklarında köşeye sıkıştıkları anda en yakın arkadaşlarını o andaki durumu kurtarmak adına satmaktan hiç sakınmazlar.. “Herkes yapıyor hayatım.. Filancanın üç tane Rus sevgilisi var var, şu kadar da para harcıyor, yakında batar, akıllı ol.. Ben öyle miyim…” diye başlayan cümleler sonunda uluslararası istihbarat örgütlerinin bilgi alışverişine taş çıkaracak bir veri tabanı oluşturacak kadar zengin içeriğe sahiptir..
Sözkonusu cümleler, başka ilişkilerin ortaya döküldüğü geceyarısı sorgulamalarında alkollü erkeklerin teslim bayrağını çektiği kavgalarda kurulan idam sehpası fetvalarının delilleridir aynı zamanda..
Tabii ki son teknolojik gelişmeler, bu gelişmeleri daha iyi anlayıp takip eden lehine bir durum da yaratmaktadır bir yandan.. Örneğin cep telefonlarının çıkmasıyla yalan söyleme mekanizmalarında facialar baş göstermeye başlamıştır.. Erkekler, şu ana kadar “aslında cep telefonlarının hastalık yaptığı haberlerinin doğruluğu nedeniyle artık yanıma bile almıyorum..” kodlu yeni yalanlarından başka bir savunma yaratamamışlardır henüz..
Sonuç
Aslında her şey “egal” olarak deklare edilebilseydi..
Kimsenin bir derdi olmayacaktı belki de…