Sekiz yaşındaki bir kız çocuğu annesine uyumadan önce soruyor. ” Anne, hayat bana bazen çok zor geliyor.” dedi. ” Mesela, şu an sana zor gelen şey ne?” diye sordum. Çarpım tablosunu ezberlemekmiş. 🙂
Kafamdan milyon düşünce aynı anda, itişe kakışa geçtiler.. İçimden dedimki, ” Şu an çok dikkatli seçmem gerekiyor sözlerimi.. bi durun.. beni panikletmeyin..” Psikologlar tembihliyor, çocuğunuz korktuğunda veya endişelendiğinde ona ”Korkacak bir şey yok ki!” demeyin. Hem faydası olmaz, hem de onun duygularını hor görmüş, yok saymış olursunuz.
”Sence dünyaya neden geliyoruz?”. dedim. Ama bir şey daha var. ”Öğrenmeye” de geliyoruz. Bak, ben bu yaşımda hala öğreniyorum. 100 yaşıma gelsem hala öğreneceğim şeyler olacak. Mesela, önceleri defalarca izlediğin bir filmi tekrar tekrar hep izlesen ne hissedersin?”
”Sıkılırım.” dedi.
Hah işte dedim. Hayatta sen sıkılma diye, sana hep yeni şeyler öğretir. Yeni filmler izletir. Her yeni öğrendiğin bilgi sana yeni güzel bir kapı açar.
Tabii, her bilgi güzel kapılar açmıyor, kimi bilgilerde açtığın kapının karanlık tarafını gösterebiliyor sana, e o zaman da kendini korumayı, dikkatli olmayı filan öğrenirsin.
Bunu aklımdan geçirdim, ama söylemedim, hepsini bir anda yükleyip fındığımı şok etmenin de bir anlamı yok sonuçta.. 😀
Şimdi uyudu, ben de oturup düşünmeye başladım.
”Dünyaya neden geliyoruz?” müthiş bir soru aslında. Yazının tam burasında bir durun ve kendinize sorun …
Kaldınız değil mi?
O kadar detayda boğuluyoruz ki, ana fikri unuttuk biz.
Her birimizin kendine sorması gereken soru bu.
Kendinize bir liste yapın. Hayat amacım nedir diye.. Ev sahibi olmak, arabayı değiştirmek, kredi kartlarını ödemek, çocuklarınızın okulunun taksitleri, seyahate gitmek, çok beğendiğiniz o mobilyayı, o çantayı, o saati, o tableti, o bilgisayar oyununu almak ..
Göreceksiniz ki çoğu satın almakla, para harcamakla ilgili..
Veya terfi etmek, iş kurmak, v.s.
Ödül kazanmak var mı hedeflerinizde?
Yeni bir keşif yapmak var mı?
İnsanlığa faydası olacak bir ilaç bulmak var mı mesela?
Unutulmayacak bir beste yapmak?
İnsanların içine işleyecek bir şiir yazmak?
Birilerinin hayatına ışık olmak?
Bir ağaç dikmek?
Sevgili Behiç Ak, bir röportajında, ” Ülkemizde, yetişkinler, felsefe ve düşünceye dayanarak bir yaşam tarzı oluşturmaya çalışmadılar. Bunu yerine yaşam tarzı ”satın almaya” çalışıyorlar.” demiş. Not almışım..
”Düşünerek ve emekle toplumsal olarak oluşturulabilecek bir şeyi, parayla kişisel olarak satın almaya çalışmak..” güzel ülkemin en büyük sorunlarından biri bu.
Her şey maddi güze endekslenince tek hedef başarı, başarının da tek odağı para haline geldi.
İstemiyoruz çoğumuz bir çarka girmeyi aslında, ama sanki korkunç kalabalık bir çevreyolunda, beşinci vitese takmış gidiyoruz topluca ve vites küçültemiyoruz.
Sizi bilmem ama benim aklıma sık sık arabayı kenara çekip, kırlara doğru yürümek geliyor. Bu toplumsal çılgınlığın tek ilacı, bana göre ”doğa”. Yani zihnimdeki kaosu tek yatıştıracak şey benim için o.
Mesela kıpkırmızı gelinciklerle dolu bir tarlada gün batımı yürümek.. Mesela, yemyeşil bir vadide, şırıl şırıl akan suyun sesini dinlemek.. Kızacağım tek şey, sırtımı yasladığım ağacaın tepesinde bet sesiyle öten karga kardeş olsun istiyorum..
O zaman işte, düşüncelerimin üstündeki bulutlar dağılıveriyor. Sakin, huzurlu ve verimli düşünebiliyorum. Kime niye kızdığımı, kimi niye sevdiğimi, kendimle kavgamı nasıl çözeceğimi, serin serin süzgeçten geçirebiliyorum.
Geri geri çekilip resme bir uzaktan bakın bence..
Niye geldiniz?
Sevmeye..
Öğrenmeye..
Sevmeyi öğrenmeye..!
Sekiz yaşındayken 8*8 kaç diye sorduklarında hayat zordu.
Çaresi neydi peki? ”Ezberle Gİtsin.”
Bugün bunca ölüm, bunca savaş, akıl almaz şiddet olayları hayatı zor kılıyorsa, sorun kendinize..
Çaresi ne?
”Sevmeyi öğrenmek”.
Ezberleyin: ‘‘Sevmeyi öğrenmek”.