Vejetaryen beslenme, genel olarak et ve et ürünlerinin tüketilmediği bir beslenme çeşidi olarak bilinmekle birlikte, vejetaryenliğin de birçok çeşidi bulunuyor.
Uzmanlara göre bu şekilde beslenen kişiler özellikle bazı besin gruplarını tüketmedikleri için çok dikkatli olmalılar. Anadolu Sağlık Merkezi’nden Beslenme ve Diyet Uzmanı Cemal Aytaç Ak, bize vejetaryen beslenmenin sağlıklı olup olmadığını anlatırken nelere dikkat edilmesi gerekenleri de sıralandı.
Vejetaryenlik nedir? Vejetaryen beslenmenin tipleri nelerdir?
Et, balık ve kümes hayvanlarını tüketmeyenlere, süt ürünleri, yumurta gibi besinleri de tercihli tüketenlere vejetaryen denir.
Vejetaryenlik üç ana gruba ayrılır
Lakto-Ovo vejetaryenler, hayvan eti, tavuk, balık, kırmızı et yemezler ancak yumurta ve süt ürünlerini tüketirler. Vejetaryenlerin yüzde 80-90’ı bu gruba girer.
Lakto vejetaryenler, hayvan eti yemedikleri gibi yumurta da tüketmezler. Ancak süt-yoğurt bu grup vejetaryenlerin diyetinde vardır.
Veganlar, yani katı vejetaryen olan bu grup, et, süt, yumurta tüketmedikleri gibi hayvansal hiçbir besin maddesini de tüketmezler. Bal, dondurma, yoğurt, muhallebi gibi hayvansal ürünlerden yapılan besin maddeleri bu tür vejetaryenlerin yasakları arasındadır.
Bu üç ana grubun dışında, ovo-vejetaryen (süt tüketmeyip, yumurta yiyen), pesketaryen (hayvan eti olarak sadece balık tüketen) veya semi-vejetaryen (kırmızı et değil de beyazı tüketen) gibi değişik gruplardan kişiler de bulunabilmektedir.
Her vejetaryen sağlıklı besleniyor mu?
Vejetaryen beslenmeyi tek başına iyi veya kötü olarak nitelendirmek doğru değildir. Avantajlarını, riskli durumlarını iyi analiz etmek, eksikliği olması muhtemel besin maddelerini iyi bilmek gerekir.Vejetaryen beslenenlerin yaşam sürelerinin daha uzun olduğunu gösteren çok iyi araştırmalar vardır.
Sık görülen hastalıklar için vejetaryenliği değerlendirirsek, örneğin kanser hastalığı açısından değerlendirildiğinde, vejetaryen beslenenlerin daha az kansere yakalandığına dair araştırmalar mevcuttur.
Vejetaryenlerde kanser riski daha düşük
Et içindeki homosistein, pişirme şekilleri ile okside olan yağ asitleri ve birçok kansere sebep oksidant maddeler et tüketimi ile alınmış olur. Hayvanlara verilen hormonlar, antibiyotikler, kimyasal besin bileşikleri, hayvanların otlaklardan aldığı kimyasallar, etin içeriğinin kanserojen yükünü anlamlı derecede artırır. Ayrıca salam, sosis, sucuk gibi nitrat konularak yapılan besinler kanserojen besinlerdir.
Vejetaryenler bu oksidant maddeleri almadıkları gibi, anti-oksidant olan E vitamini, C vitamini, karotenoidler ve biyoflavonoidler gibi maddeleri oldukça yüksek miktarda almaktadırlar. Bu maddeler kanseri engelleyen besin maddeleridir.
En sık ölüme neden olan kalp damar hastalıkları yönünden de vejetaryen beslenme avantajlıdır. Kalp damar hastalıklarının en önemli risklerinden biri kan değeri olan LDL kolestrolün (kötü kolestrol) vejetaryenlerde oldukça düşük olduğu önemli araştırmalarda gösterilmiştir.
Vejetaryen diyetinde hayvansal doymuş yağların az alınması, homosistein alınmaması, posa, anti-oksidantların yüksek tüketilmesi bunun en önemli nedenlerindendir.
Ayrıca vejetaryenlerde daha az şişmanlık ve diş çürümesi görüldüğünü söyleyen araştırmalar da mevcuttur.
Vejetaryenliğin olumsuz yönleri var mı?
Evet var. Öncelikle değerlendirilmesi gereken, hastalıklarda et tüketiminin katkısı olduğu ama bu etin doğal içeriğinden çok, insanların hayvanların büyütülmesinden, etin işlenmesi ve etin pişirilmesine kadarki süreçte doğal denge dışına çıkan tavrıdır. Bu tavır kendi fizyolojik ihtiyacının üzerinde et tüketimi ile tamamlanır. İyi planlanmamış bir vejetaryen diyetinde et ve sütte önemli derecede bulunan demir, riboflamin, B12, protein, kalsiyum, çinko gibi besin öğeleri eksikliği görülebilir.